31 Aralık 2013 Salı

denemeaa

aaaa

Güzin Dino

Güzin Dino (1910 - 30 Mayıs 2013, Paris), Türk dilbilimci, öğretim üyesi, çevirmen yazar.
1942 yılında İstanbul Üniversitesi Roman Filolojisi Profesörü Eric Auerbach'ın asistanlığını yapan Dino; ressam Abidin Dino'nun eşidir. 1943 yılında, Adana'da sürgüne gönderilmiş olan olan Abidin Dino ile evlenen sanatçı, 1946 yılında Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde doçent olarak görev yapmış, 1954'te Paris'e yerleşen eşinin yanına gitmiştir.

Paris'te Ulusal Bilim Merkezi'nde çalışan yazar Güzin Dino, Doğu Dilleri Enstitüsü'nde öğretim üyeliği yapmış olup, Türkiye Pen Kadın Yazarlar Derneği üyesidir. Türkiye'de çeşitli Türk romanları üzerine incelemeler, Fransa'da roman ve şiir çevirileri yapmıştır. Çevirileri, birçok büyük yayınevinde, denemeleri, Fransız ve Amerikan dergilerinde yayımlanmıştır. Türkiye'de de yayımlanan eserleri bulunmaktadır. Eşinin ölümünden 20 yıl sonra yaşadığı Paris'te yüz yaşını geçmiş olarak 30 Mayıs 2013'de vefat etti.

Bazı yapıtları 
  • Türk Romanının Doğuşu, Agora Kitaplığı, 2008, ISBN 9786050060249
  • Gel Zaman Git Zaman Abidin Dino'lu Yıllar, Can Yayınları
  • Sensiz Her şey Renksiz, Can Yayınları, 2007, ISBN 9750708985
  • Güzin Dino'nun Nazım Hikmet'li Yıllar
  • Picasso'lu Yıllar
  • Aragon'lu Yıllar
  • Avni Arbaş'lı Yıllar
  • Yves Montand'lı Yıllar
  • Çetin Altan'lı Yıllar
  • Yaşar Kemal'li Yıllar
  • Orhan Veli'li Yıllar

Musa Çelebi

Musa Çelebi, dördüncü Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'in oğullarından biridir. Babasının sağlığında Rumeli'de akıncı beyi oldu. Ankara Savaşı'na kardeşleri ile birlikte katıldı ancak babası Yıldırım Bayezid ile beraber Timur'a esir düştü. Timur bir süre sonra Musa'ya Bursa ve bölgesi emirliğini verdi. Musa Çelebi, Akşehir'de ölen babasının cenazesini Bursa'ya götürdükten sonra, İsa Çelebi ile savaştı. Yapılan ikinci savaşta İsa Çelebiye karşı yenilen Musa Celebi, önce Germiyanoğlu Yakup Bey'in, bir süre sonra da Karamanoğullarının yanına çekildi. Buradayken kardeşi Mehmed Çelebi ile Süleyman Çelebiye karşı anlaştı. Candaroğlu İsfendiyar Bey'in yardımı ile Eflak'a geçti. Eflak, Sırp ve Bulgar kuvvetlerinin yardımlarını alarak Rumeli Beylerbeyini Yanbolu'da yendi. Bu olay üzerine kardeşi Musa Çelebi'nin üzerine yürüyen Süleyman Çelebi, onu Haliç'te Hasköy yakınlarında yendi. Musa Çelebi Eflak'a çekildi. Bir süre burada kalan Musa Çelebi, Sırp Kralı Lazar'ı yenerek Edirne'ye girdi ve İstanbul'a kaçmaya çalışan kardeşi Süleyman Çelebi'yi öldürttü. Rumeli'deki Osmanlı eyaletlerinin tek hakimi olarak Edirne'de tahta geçti. Kendi adına para bastıran Musa Çelebi, Çandarlızade İbrahim Paşa'yı vezir, Mihail oğlu Mehmed Bey'i beylerbeyi yaparak, Rumeli'nin yönetimini eline aldı. Venedik ile yapılan eski bir antlaşmayı yeniledi. Sırp Despotu Stefan Lazaroeviç'in üstüne yürüyerek Nova Brado'yu aldı. Vidin'de isyan eden Bulgar prensini yendi ve Selanik'i kuşattı. Kardeşi Mehmed Çelebi ile ilişki kuran Çandarlı İbrahim Paşa, Bizans imparatoru Manuel'i Musa Çelebi aleyhine kışkırttı. İstanbul'u karadan ve denizden kuşatan Musa Çelebi, Çatalca ve İstanbul önlerinde kardeşi Mehmed Çelebi ile yaptığı savaşı kaybetti. Meriç Irmağı boyunca geri çekilmeye başladı. Sofya'nın güneyinde yapılan savaşı da kaybeden Musa Çelebi, yakalanarak Mehmed Çelebi'ye götürüldü ve 5 Temmuz 1413'te öldürüldü.

Uğur Mumcu

Aslen, Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey'di. İlk ve orta okulları Ankara’da okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. Bu hızlı yaşam Hukuk fakültesinde de devam etti. 1961 yılında baş1adığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1965 yılında tamamladı. Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu, 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Uğur Mumcu bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat yargıtayca karar bozuldu ve serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra, Mumcu askerliğini, 1972-74 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi. İlk yazıları 1962'den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu'nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı. Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı. Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet'e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 6 Kasım 1991'de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı saldırı sonucu öldü.

Muallim Naci

1850’de İstanbul’da doğdu. 13 Nisan 1893’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Dilin yalınlaştırılmasını savunan Tanzimat Dönemi'nin önemli şair ve yazarı. Asıl adı Ömer. 7 yaşındayken babasını kaybetti. Varna’ya dayısının yanına gönderildi. Orada medrese öğrenimi gördü.
Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca ve hat öğrendi. "Hulusî" mahlasıyla yazılar yazdı. Bir süre Varna Rüştiyesi’nde öğretmenlik yaptı. Sait Paşa’nın özel katibi olarak Rumeli ve Anadolu’nun birçok kentini dolaştı. İlk şiirlerini "Nacî" mahlasıyla 1867’den başlayarak yazdı. İstanbul’a geldi. Memuriyetten ayrıldı. 1883’te Ahmed Mithad Efendi'nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sayfasını yönetmeye başladı.
"Mesud-ı Harabî" takma adıyla yayınladığı aruzla yazılmış gazelleriyle ün yaptı. 1894'te Ahmed Mithad'ın kızıyla evlendi. Kayınpederi tarafından Tercüman-ı Hakikat’i eski edebiyat yanlılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti. Yazılarını, Saadet, Tarik, Mürüvvet, Mirsad, İmdadü’l Midad gazeteleriyle, kendi çıkardığı Mecmua-i Muallim dergisinde sürdürdü.
Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat dersleri verdi. Aruzla ve divan edebiyatının hemen her türünde yazdığı şiirler yüzünden eski edebiyatın temsilcisi sayıldı. Ama yeni edebiyata karşı çıkan, eskiyi savunan bir yazar olmadı, divan şiiri kurallarını da tam olarak uygulamadı. Eleştirilerini dilbilgisi ve aruz kurallarına bağlı kalınması noktasında yoğunlaştırdı.
Recaizade Mahmut Ekrem ve çevresindeki genç şairlerle giriştiği tartışmalar, döneminde Türk edebiyatına yeni bir soluk getirdi. Servet-i Fünun yazarlarını önemli ölçüde etkiledi. Eedebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. Victor Hugo, S. Prudhomme, Alphonse de Musset ve Emile Zola’dan Türkçe’ye çeviriler yaptı.

ESERLERİ

ŞİİR 

  • Terkib-i Bend-i Muallim Naci
  • Ateşpare (1883)
  • Şerâre (1884)
  • Fürûzan (1885)
  • Sümbüle (1889)
  • Yadigâr-ı Naci
ELEŞTİRİ
  • Muallim (1886)
  • Demdeme (1886)
ANI
  • Medrese Hatıraları (1885)
  • Ömer’in Çocukluğu (1890-1969)
SÖZLÜK
  • Lügat-ı Naci (1891-1978)
ARAŞTIRMA
  • Osmanlı Şairleri (1890-1986)
  • İstilahât-ı Edebiyye (1890-1984)
  • Esâmi (1890)
MEKTUP 
  • Muhaberat ve Muhaverat (1884)
  • Şöyle Böyle (1884)
  • Mektuplarım (1886)
OYUN
  • Heder (ölümünden sonra, 1908)

Berna Moran

23 Ocak 1921'de İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini Darüşşafaka ve Işık liselerinde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Aynı bölümde İngiliz Edebiyatı asistanı oldu. 1954'te doçentliğe, 1964'te profesörlüğe yükseldi. 1981’de emekliye ayrıldı. 1972’de yayınlanan Edebiyat Kuramları ve Eleştiri adlı yapıtıyla büyük ilgi gördü ve 1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü kazandı. Eleştiri ve inceleme yazıları Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Birikim ve Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde yayınlandı. Son dönemde eleştirilerini Türk edebiyatı, özellikle de Türk romanı üzerinde yoğunlaştırdı. 1993'te yaşamını yitirdi.

ESERLERİ

1. Türklerle İlgili İngilizce Yayınlar Bibliyografyası (1969) 
2. Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (1972) 
3. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (birinci cilt 1983, ikinci cilt 1990, üçüncü cilt 1994) 
ÖDÜLLERİ
1. 1973 TDK Bilim Ödülü Edebiyat Kuramları ve Eleştiri ile 2. 1985’te Yazarlar Birliği tarafından deneme-eleştiri dalında Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış-1 ile yılın sanatçısı seçildi.

Orhan Dündar

Orhan Dündar, ( d. 1953 Bayburt ) Türk çizer, çizgi roman sanatçısı ve yazar.

Yaşamı 
Dündar, 1960 yılında ailesi ile birlikte Ankara’ya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise tahsilini yaptıktan sonra çizgi roman sanatçısı olarak hayata atıldı.

Çizgi romancılık serüveni 1968 yılında Tasvir Gazetesi’ne çizdiği Kürşat adlı çizgi roman ile başladı. Buradan aldığı para ile çini mürekkebi, tarama ucu ve fırça alarak, tükenmez kalem çizimlerinden; çini mürekkebi ile çizim safhasına geçti. Ankara'daki bir ortamda çalışmalarını sürdürdü. Ancak 1975 yılında Güneş Gazetesi’nde Baybars adlı çizgi romanı yayınlanabilmişti.

Aynı yılda Aydoğdu Yayınları’nın okul dergileri için resim çizerek para kazanmaya başladı.Bu sırada Sabah Gazetesi’nde Gökbayrak adlı çizgi romanı yayınlandı. Ankara’da çizgi roman için hiçbir imkân olmadığından, 1976 yılında İstanbul’a giderek Gürbüz Azak’ın yardımı ile Orta Doğu gazetesinde ressam olarak çalışmaya başladı. Bu arada gazeteye Barbaroslar ve Begil Oğlu Emre çizgi romanlarını yaptı. O sırada Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkartacağı İleri Yavrutürk dergisinde çalışmak için gazeteden ayrıldı, fakat dergide çalışmaktan vazgeçerek vatanî görevini yerine getirmek üzere askere gitti.

Askerlik dönüşünde, ortalığı saran anarşi nedeniyle Ankara’da kaldı. 1979 yılında Adalet Gazetesi’ne giderek ressam olarak çalışmaya başladı. Gazeteye Hacı Bektaş Veli ve Baybars çizgi romanları ile mizah sayfası hazırladı. Bu sırada İstanbul’daki Hergün Gazetesi’ne de Dede Korkut Hikâyeleri’ni çizdi. 1981 yılında ‘Atatürk belgesel çizgi romanı’ yapmak için Adalet Gazetesi’nden ayrıldı. Hazırladığı çalışma Abdullah Turhan aracılığıyla Günaydın Gazetesi’ne gösterildi. Fazla ücret istendiği için gazete işi almadı ve 1 yıllık emek bir köşede kaldı. Orhan Dündar, 1982 yılında kardeşi Erhan Dündar ve bir ortak ile birlikte Çiz-Yay adlı çizgi roman ajansını kurdu. Orhan Dündar’ın eski çizimlerinden ve Erhan Dündar ile çizdikleri yeni çizimlerden 40 tane çizgi roman hazırlandı. Bunlar 70 tane bölge gazetesine satıldı. İki kardeş emekleri istismar edildiği için ajanstaki haklarını devredip, bıraktılar.

1981 yılında çizgi roman çalışmalarına ara vererek Kurtuluş Yayınları için Dünya Çocuk Klasikleri’ni resimledi. Samanpazarı / Ulus’taki eski bir Ankara evinde oturan Orhan Dündar, aynı yerde babasının ayakkabı atölyesindeki bir odayı kendisine büro yaptı ve çalışmalarını burada sürdürdü. O sırada Gazi Üniversitesi’nin Resim bölümüne giden kardeşi Erhan Dündar da kendisine yardım etti ve Öğün Yayınları’nın çocuk kitaplarını resimlediler.

Fakat Ankara’daki kısır çizgi roman piyasasından ötürü Orhan Dündar bir kez daha İstanbul’a gitti. Yıldırım Kemal, Yıldırım Teğmen, Baybars, Dede Korkut ve Ömer Seyfettin hikayelerinden oluşan çizgi romanları, gazete ve yayınevlerine götürdü. Türkiye Gazetesi’ne Teke Tek’i, Güneş Gazetesi’ne Yıldırım Teğmen’i verdikten sonra İzmir’e gitti. İzmir’li bir kahraman olan Yıldırım Kemal’i Yeni Asır Gazetesi’ne götürdü ancak Gazete, Yıldırım Kemal yerine aşk romanı istedi. (Daha sonra çıkarttıkları Sabah Gazetesi’nde Yıldırım Kemal benzeri bir karakter çizildi.) Yeni Asır Gazetesi’ne 4 tane aşk romanı çizdi fakat Gazete’den parayı almak hiç de kolay olmadı.
Yıldırım Kemal ise ancak 1986 yılında Tay Yayınları’nın ilgisi üzerine piyasaya çıkabilmiştir. Eski Ankara evindeki ayakkabı atölyesinin bir odasında Yıldırım Kemal’in yeni maceraları çizildi. Fakat Tay Yayınları 5.maceranın yayınlandığı 10.sayıda baskıyı durdurdu. Çizgi roman çalışmaları da tekrar Ankara’nın kısır ortamına mahkûm hâle geldi. Bu arada Adalet Gazetesi el değiştirmiş ve Zaman Gazetesi olarak çıkmaya başlamıştı. Zaman’a ‘Keloğlan’, Ulus Gazetesi’ne de Baykan çizilerek yeniden çizgi roman çalışmalarına başlandı.

Ankara’nın malûm ortamında binbir zorlukla çalışmalar sürdürülürken, 1990 yılında Kültür Bakanlığı’na bir çizgi roman projesi sunuldu, ve Bakanlığın da ilgisini çeken proje kabul edildi. Türk tarihinden alınan konular Orhan ve Erhan Dündar tarafından çizgi roman haline getirildi, bu sayede Ankara’da Devlet destekli bir çizgi roman piyasası oluştu. Basında lehte ve aleyhte yazılan yazılar çıktı. Bu sefer İstanbul’dan Ankara’ya çizgi roman için gelenler oldu ve onlar da oluşan piyasadan faydalandılar.

Orhan Dündar, kardeşi Erhan Dündar’ın yardımı ile Ankara’da çizgi roman ortamı yaratmaya devam etti; 1992 yılında bu kez de Milli Eğitim Bakanlığı’na bir çizgi roman projesi götürdü. Ve projenin kabul edilmesiyle birlikte Dündar kardeşlerin en yoğun çizgi roman dönemi başlamış oldu. Ayakkabı atölyesinde başlayan bu süreç Sıhhiye / Çankaya’da aldıkları bir büroda devam etti. 60 kadar çizgi roman albümünün yayınından sonra 1999 yılında bu faaliyet durdu. Atatürk’ün hayatını anlatan seri de yarım kaldı, aynı zamanda Kültür Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının işleri de aynı dönemde kesildi.

İşsiz kalan Orhan Dündar, maddi sıkıntılarından ötürü bürosunu elden çıkardı. Bu arada, Türkiye’nin başta çizgi roman olmak üzere neden her konuda geri kaldığına odaklandı ve bu konuyu çözümleyen Medeniyetlerin Aşil Topuğu adlı kitabını yazdı. Arkasından Türkiye’nin modernleşmesinin yolunu açacak olan Avrupa Türkleşirken, Kıyametin Türkleri, Atatürk Aklı ve Avrupa’nın Dünyevilik Oyunu adlı kitaplarını yazdı.
Çizgi roman çalışmaları, seyrek bir halde; Atatürk Araştırma Merkezi’ne hazırladığı Atatürk serisi ve Genelkurmay ATASE Başkanlığı için kardeşi Erhan ile birlikte hazırladığı 2 ciltlik Atatürk kitabı ile devam etti, bunu Çizgilerle Atatürk serisi takip etti.

Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek (26 Mayıs 1905 - 25 Mayıs 1983)
Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı.Lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal,Ahmet Hamdi(Akseki),İbrahim Aşki gibi isimler vardı. 
İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris'te geçen bohem günlerinden sonra,Türkiye'ye dönüşünde Hollanda,Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Bir Fransız okulu,Robert Kolej,İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı(1939-43).Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı. 
Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken,annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı.Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra,Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı.Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü. 
Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur.Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.Necip Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür.Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak,Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır. 
Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü,çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir.Haftalık Ağaç dergisi(1936,17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur.Büyük Doğudergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi,163. maddeye aykırı bulunan yazıları ve kimi zaman da bulunan bahanelerle birkaç yılda bir hapse mahkum oldu.Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır.Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı. Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı.1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferaslarla büyük ilgi topladı.Başta İdeolocya Örgüsü (1959) olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir. 
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981),Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almış beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır. 
VASİYETİ

1- Bu vasiyet,çoluk-çoğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi muhatap tutuyor.Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik, şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her fert,kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes...Onlara hitap ediyorum ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,Hesap Gününde tek tek sorumludurlar. Emanetim, beni seven ve İslam davasında bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese... 
2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir. Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz "Allah ve Resulü;başka herşey hiç ve batıl"demekten ibarettir. 
3- "Büyük Doğu Yayınları" kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor, malım olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare, murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan bile çekinirler.İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere -çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir: "Koca Hz.Ömer bile Allahın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabilerin, derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir.Hiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuşmudur? Belki o noktadan bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır." 
Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla benim değil;sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani nasip olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...Bir kısmını şimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğin...Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız! 
En büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden sonraki tahriflerdir. 
4-Beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz! Burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım: 
1935 yılında,Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakim Efendi Hazretlerine, bir yazımı okumuştum.Bu yazı,kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme ait olarak,zamanenin bize aykırı,meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün tarih muhasebesini İslami tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu. Yazıyı ellerine aldılar,kalem istediler ve üstüne öz elleriyle "altın ile yazılacak yazı"buyurdular. İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi,bütün eserlerimin tasdiknamesiolarak kefenime iliştirsinler... 
5-Nasıl,nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir.Fakat imkan aleminde en küçük pay bulundukça,biricik dileğim Ankara'da Bağlum nahiyesindeki yalçın mezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir. Elden gelen yapılsın... 
6-Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum... Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum...Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna... 
7-Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın...Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve "bid'at" belirtici hiçbirşey!... Başucumda ne nutuk,ne şamata, ne medh,ne şu,ne bu...Sadece Fatiha ve Kur'an... 
8-Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak...Mevlid de istemem!... Onu,uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'an... 
9-Şimdi sıra en büyük dileğimde...Müslümanlardan,Eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa,şunları istiyorum: Her ferdin,herhengi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın,benim için "Necip Fazıl'ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (Beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir. 
Her ferdin,en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi...70 bine dolması lazım...Bir de,üzerimde hakkı olanların bunu Allah rızası için helal etmeleri... 
Ölünceye dek,üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını,nereye,hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum. "Şey'en lillah"tabiriyle bana Allah için birşey veriniz!Yardımınızı esirgemeyiniz! 
10-Allahı,Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını!... Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız! 
11-Benide Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız! 
GENÇLİĞE HİTABE 
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... 
"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik... 
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... 
Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... 
İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... 
Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında "belhümadal - hayvandan aşağı" dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü ?... 
Son yarım asır!.. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... 
İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... 
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik... 
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir çığlık kopararak "mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... 
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik... 
Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik... 
Emekçiye "Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!" diyecek... 
Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek...Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik... 
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik... 
"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik... 
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik... 
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik... 
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldağı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik... 
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara "siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız !Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek müslümanlığın "nasıl" ını ve "ne idüğü" nü her haliyle gösterecek bir gençlik... 
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu ,hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşman larını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik... 
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! 
Allahın selâmı üzerine oIsun... 
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! 
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!.. 
Necip Fazıl 
ESERLERİ 
1-Hikayelerim 
2-Cinnet Mustatili 
3-Bir Adam Yaratmak 
4-Çile 
5-Kafa Kağıdı 
6-O ve Ben 
7-Yunus Emre 
8-At'a Senfoni 
9-Para 
10-Sahte Kahramanlar 
11-Hazret-i Ali 
12-Tanrı Kulundan Dinlediklerim 
13-İhtilal 
14-Moskof 
15-Tohum 
16-Aynadaki Yalan 
17-Reis Bey 
18-Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu 
19-Babıali 
20-Sosyalizm,Komünizm ve İnsanlık 
21-Hitabeler 
22-Peygamberler Halkası 
23-İbrahim Ethem 
24-Hesaplaşma 
25-Esselam 
26-Dünya Bir İnkilap Bekliyor 
27-Hac 
28-Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar 
29-Türkiye'nin Manzarası 
30-Çerçeve-I 
31-Nur Harmanı 
32-İman ve İslam Atlası 
33-Müdafaalarım 
34-Veliler Ordusundan 333 
35-Benim Gözümde Menderes 
36-İdeolocya Örgüsü 
37-Mümin-Kafir 
38-Senaryo Romanlarım 
39-Çöle İnen Nur 
40-Son Devrin Din Mazlumları 
41-Öfke ve Hiciv 
42-Sabır Taşı 
43-Ulu Hakan II.Abdülhamid Han 
44-Başbuğ Velilerden 33 
45-Çerçeve-II 
46-Konuşmalar 
47-Rabıta-i Şerife 
48-Doğru Yolun Sapık Kolları 
49-Başmakalelerim-I 
50-Tasavvuf Bahçeleri 
51-Çerçeve-III 
52-Namık Kemal 
53-Hücum Ve Polemik 
54-Rapor 1/3 
55-Rapor 4/6 
56-Rapor 7/9 
57-Rapor 10/13 
58-Yeniçeri 
59-Reşahat 
60-Başmakalelerim-II 
61-Mektubat 
62-Başmakalelerim-III 
63-Çerçeve-IV 
64-Gönül Nimetleri

Sait Maden

1932 yılında Çorum'da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi) Resim Bölümü'nü bitirdi (1956). Şiir yazmaya ortaöğretimin ilk yılında başladı. Şiirlerini Adama Sanat, Gösteri, İstanbul, Somut, Soyut, Şiir Odası, Türkçe, Varlık, Yazko Edebiyat gibi dergilerde yayımladı. Simgelere ve gerçeküstücü kurgu yöntemlerine dayalı özgün bir anlatım geliştirdiği bu şiirlerde değer kargaşası içinde bocalayan insanın, özellikle Türk insanının yerini sorgulamaya çalıştı. 1950'de Varlık Yayınları'nın düzenlediği çeviri şiir yarışmasında Charles Baudelaire'den uyarladığı "Moesta et Errabunda" adlı şiirle birincilik ödülünü, 1976'da Louis Aragon'dan çevirdiği Elsa'ya Şiirler ile Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü'nü kazandı.

YAPITLARI

  • Açıl, Ey Gizem (Bütün Şiirler 1,1996)
  • Yol Yazıları (Bütün Şiirler 2,1997)
  • Hiçlemeler (Bütün Şiirler 3,1997)
ŞİİR ÇEVİRİLERİ
  • Güneş Taşı, Octavio Paz (1962)
  • Seçmeler, Blaise Cendrars (1964)
  • Kara Ada Defteri, Pablo Neruda (1971)
  • Bütün Şiirleri, Federico Garcia Lorca (1974)
  • 20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı, Pablo Neruda (1975)
  • Seçme Şiirler, Eugenio Montale (1975)
  • Elsa'ya Şiirler, Louis Aragon (1976)
  • Şiirler, Paul Eluard (1976)
  • Şiirler, Saint-John Perse (1981)
  • Şiirler, Vladimir Mayakovski (1985)
  • Kötülük Çiçekleri, Charles Baudelaire (1996)
ANTOLOJİLERİ
  • Şiir Tapınağı İnsanoğlunun Beş Bin Yıllık Şiir Serüveni (1985)
  • Yeryüzü Şiiri İnsanoğlunun Beş Bin Yıllık Şiir Serüveni 1(1998)
  • Yeryüzü Destanları İnsanoğlunun Beş Bin Yıllık Şiir Serüveni 2 (1998)
  • Çağdaş İspanyol Şiiri Antolojisi (2001)
ŞİİRLERİ
  • Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Ayak Sesleri
  • Biten Yaza Şarkı
  • Boşlukta
  • Nâzım Hikmet
  • Ne Kalabilir Senden
  • Ölü Çocuklara Ninni
  • Onlar
  • Orhan Veli Kanık
  • Şiirin Dip Sularında
  • Söz! Dışarı Çıkma Saati
  • Uçurtma
  • Yahya Kemal Beyatlı
  • Yük
ŞİİR ÇEVİRİLERİ

  • Aşk Şiiri - Vicente ALEIXANDRE
  • Bilirim Gücünü Sözcüklerin - VladimirMAYAKOVSKI
  • Düşlenmiş Ezgi - Juan Ramon JİMENEZ
  • Maesta Et Errabunda - Charles BAUDELAIRE
  • Ölü Çocuğa Gazel - Federico Garcia LORCA
  • Sevilla Ninnisi - Federico Garcia LORCA
  • Şarkı - Saint John PERSE

İsmet Özel

1944'de, Söke'li bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri’de dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara’da tamamlar. Öncelikle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nde okuduysa da mezun olacağı okul Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı olacaktır. On sekiz yıl Devlet Konservatuarı'nda Fransızca okutmanlığı yapar, ilk şiiri 1963'de Yelken Dergisi'nde yayınlanır. Bu tarihle birlikte ; yazın, düşün ve sanat dünyasındaki serüvenine başlamıştır. İlk kitabı Geceleyin Bir Koşu'yu 1966 yılında, büyük yankılar uyandıran ikinci kitabı Evet, İsyan'ı ise 1969 yılında yayımlar. 1970'de yakın arkadaşı Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkarır. 1974 yılına gelindiğinde ise , o zamana dek içerisinde bulunduğu ve savunduğu sosyalist düşünce çizgisini geride bırakarak fikri ve ruhi bir değişim yaşayacaktır. Bu tarihten sonra yazı ve sanat hayatına, İslami düşünce çerçevesinde devam eder. Bu düşünce yapısı aynı zamanda ona yeni sorumluluklar da yüklemiştir. Bu sorumluluk bilinci ile 1977'de Yeni Devir gazetesinde günlük fıkralar yazar, yine aynı gazetede Abdullah Çıdamlı müstear ismi ile çeviriler yapar, Pazar günlerine özel kültür sayfaları hazırlar. 1985 yılında Milli Gazete'de Cuma Mektupları'na, 1997 yılında Yeni Şafak Gazetesi'ndeki günlük fıkralarına başlar. Yazdığı deneme kitabı Taşları Yemek Yasak ile Türkiye Yazarlar Birliği Deneme ve 2005'de üstün hizmet ödülünü kazanır. 1995'de Şilili Ozan Gabriela Mistral nişanı alır. Siyasi yazıları 2003 yılına dek kısmi aralıklarla çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. Halen İstiklal Marşı Derneği'nin genel başkanlık görevini yerine getirmektedir.

Evli ve dört çocuk babası, iki çocuk dedesi İsmet Özel, Çengelköy’deki evinde düşünce ve sanat hayatına devam etmektedir.


ESERLERİ
Şiir 
Geceleyin Bir Koşu (1966), 
Evet İsyan (1969), 
Cinayetler Kitabı (1975), 
Şiirler 1962-74 (1980), 
Şiir Kitabı (1982), 
Celladıma Gülümserken (1984), 
Erbain (1987), 
Bir Yusuf Masalı (2000). 
Of Not Being A Jew (2005) 

Deneme, Söyleşi, Mektup 
Üç Mesele (1978), 
Şiir Okuma Kılavuzu (1980), 
Zor Zamanda Konuşmak(1984), 
Taşları Yemek Yasak (1985), 
Bakanlar ve Görenler (1985), 
Faydasız Yazılar (1986), 
İrtica Elden Gidiyor (1986), 
Surat Asmak Hakkımız (1987), 
Tehdit Değil Teklif (1987), 
Waldo Sen Neden Burada Değilsin? (1988), 
Sorulunca Söylenen 
Cuma Mektupları (1-10)(1995-2004), 
Tahrir Vazifeleri 
Neyi Kaybettiğini Hatırla(1994) 
Ve'l-Asr, 
Bilinç Bile İlginç, 
Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar (1995), 
Tavşanın Randevusu(1996) 
Kırk Hadis(2004) 
Henry Sen Neden Buradasın? 1-2 (2004) 
Kalın Türk (2006) 
Çenebazlık (2006) 

Çeviri 
Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürleri - William Ebenstein 
Gariplerin Kitabı - Ian Dallas 
Osmanlı İmparatorluğu ve İslami Gelenek - Norman Itzkowitz 
Bilim Kutsal Bir İnektir - Anthony Standen 
Cihad- Bir Temel Tasarım - Abdülkadir Es-Sufi 
(Alıntı)

Rauf Mutluay

raufMUTLUAY, Rauf (1925 Eskişehir-1995 İstanbul)
Eleştirmen. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde (1942), yükseköğrenimini Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı (1947). Antalya, Kastamonu (1950-1955), Edirne (1957-1959) liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. Bir süre İstanbul Arkeoloji Müzesi kitaplığında çalıştıktan sonra Fatih Kız Lisesi'ne atandı. Atatürk Lisesi edebiyat öğretmeniyken isteğiyle emekliye ayrıldı (1974). Gün (1946), İstanbul (1955), Yordam (1958), Dünya (1958), Dost (1959) dergi ve gazetelerinde kimi öyküleri, kimi deneme ve eleştirme yazılarıyla göründü. 1960'tan sonra Kitap, Belleten, Yeditepe, Kim, Hür Vatan, Yön (Samih Emre imzasıyla), Papirüs, Yeni Ufuklar, Cumhuriyet dergi ve gazetelerinde sürekli olarak yazdı.

Yapıtları

  • "100 Soruda Türk Edebiyatı" (1969, 1970)
  • "100 Soruda XIX. Yüzyıl Türk Edebiyatı" (1970)
  • "100 Soruda Edebiyat Bilgileri" (1972)
  • "50 Yılın Türk Edebiyatı" (1973)
  • "PasDemiri Yiyor" (denemeler, 1974)
  • "Bende Yaşayanlar" (denemeler, 1977).

30 Aralık 2013 Pazartesi

İlginç / Önemli Bilgiler #2


Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
Hindistan'daki yıllık doğum sayısı, Avustralya'nın toplam nüfusundan fazladır.
Rusya'nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.
Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
Yazar Rudyard Kipling sadece siyah mürekkep kullanırdı.
Mickey Mouse'dan önce en meşhur çizgi film kahramanı Felix The Cat'di.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
Salatalığın yüzde 96'sı sudur.
Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.
Timsahlar renk körüdür.
Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yaşayabilirler.
Havuca rengini karoten verir.
İnciler sirkede erir.
Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
İnternetin yıllık büyüme yüzdesi 314.000'dir.
Rodin'in ünlü 'Düşünen Adam' heykeli aslında İtalyan şair Dante'nin portresidir.
En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa'dır.
Sihirli sözcük 'abrakadabra' ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
Marilyn Monroe'nun altı ayak parmağı vardı.
Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay'da düello yapmak yasaldır.
Eiffel Kulesi'nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır
Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
Elektrikli sandalye İsac Edison tarafından icat edilmiştir.
Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg.
Hapşırdığımız zaman, kalbimiz de dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur...
Külot giymediği için, Donald Duck'in çizgi filimlerinin Finlandiya'da oynatılması yasaktır...
Mexico City her sene 25cm. kadar batıyor...
Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
İnek sütünün pH değeri 6'dır.
Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir
Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
Kanada, Kızılderili dilinde "büyük köy" anlamına gelmektedir.
İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven'da yayımlanmıştı.
Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı.
Hindistan'da oyun kağıtları yuvarlaktır
Uyurken, televizyon seyrederken yaktığımızdan daha fazla kalori harcıyoruz
Kadınlar erkeklere oranla, iki kat daha fazla göz kırpar...
Buckingham Sarayı'nda 602 oda bulunuyor.
Ortalama bir buzdağının ağırlığı 20 milyon ton.
İnsanlar beyinlerinin %10'unu kullanırlar.
18 Subat 1979 tarihinde sahra çölüne kar yağmış.
Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda, her tepsiden bir zeytini kaldırarak, 1987 yılında, 40 bin dolar kâr etmiştir.
İlk çamaşır makinesı 1907 yılında Hurley Machine Co. Tarafından pazarlandı. 
Kıta isimlerinin hepsi aynı harfle başlayıp aynı harfle biter.
Avustralya'daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
Ortalama bir erkek, hayatının 3350 saatini tıraş olmak için harcar.
Geçen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.
Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.
Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın Ishigaki Adası'nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
Herhangi bir okyanusun en uzak olduğu nokta Çin'dir.
Rusya'da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
Norveç'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90cm. kadar uzuyor.
İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir..
Eğer Barbi gerçekten yaşasaydı, vücut ölçüleri 97-72-82 cm olacaktı...
İnsanlar vücutlarında 300 adet kemikle doğuyorlar, ama yetişkin olduklarında bu sayı 206'ya düşüyor.
Tom Sawyer daktiloda yazılan ilk romandır.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
Newton, yer çekimi kanununu farkettiği zaman, 23 yaşındaydı.
Ödemeli telefon konuşmalarının çoğu, babalar gününde ediliyor.
Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunurlar.
Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
Kedilerin beyninde 32 adet kas vardır.
Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.
Bir devekuşunun gözu beyninden büyüktür.
Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
Her 25 kişiden biri astim hastasidir.
Uranus, ciplak gozle gorulebilen bir gezegendir.
Kaptan Cook, Antarktika haric butun kitalara ayak basan ilk insandir.
Gunişigindan daha fazla yararlanmak icin saat uygulamasini Benjamin Franklin başlatmiştir.
Bugune kadar kaydedilmiş en buyuk dalga, 1971 yilinda Japonya'nin ishigaki Adasi'nda 85 metre yuksekligine ulaşmiştir.
Sahra colundeki Tidikelt kasabasina on yil boyunca hic yagmur yagmamiştir.
Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dort gazete okuyabilirdi.
Mumyalarin ayak parmaklari tek tek sarilarak mumyalanmiştir.
Dunyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almişti.1878 yilinin şubat ayinda Connecticut New Haven'da yayimlanmişti.
Yataktan duşerek olme olasiligi iki milyonda birdir.
unlu cizgi film kahramani Temel Reis, 1919 yilinda Elzie Crisler Segar tarafindan yaratildi.
İlk camaşir makinesi 1907 yilinda Hurley Machine Co. Tarafindan pazarlandi.
Kita isimlerinin hepsi ayni harfle başlayip ayni harfle biter.
Herhangi bir okyanusun en uzak oldugu nokta cin'dir.
Kiş aylarinda, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alani kaplar.
Rusya'da dogudan batiya dogru seyahat edilirse, yedi saat kuşagi gecilir.
Norvec'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gunduz guneşli gecer.
Sadece dişi sivrisinekler isirir.
Dunyada her dakika iki tane duşuk şiddette deprem olmaktadir.
Hindistan'daki yillik dogum sayisi, Avustralya'nin toplam nufusundan fazladir.
Rusya'nin dortte biri ormanlarla kaplidir.
Tarih boyunca yeryuzunde bulunan altin 200 kat daha fazlasi okyanuslarda bulunmaktadir.
Kopeklerin ter bezleri ayaklarindadir.
Yazar Rudyard Kipling sadece siyah murekkep kullanirdi.
Mickey Mouse'dan once en meşhur cizgi film kahramani Felix The Cat'di.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hic kimsenin sigara icmesine izin vermezdi.
Salataligin yuzde 96'si sudur.
Bir kilo limonda bir kilo cilekten daha fazla şeker vardir.
Yarim kilo bal yapabilmek icin arilar iki milyondan fazla cicekten bitki ozu toplamak zorundadirlar.
Sadece dişi kanaryalar otebilir.
Tarantulalar iki bucuk yil yiyeceksiz yaşayabilirler. 
Kendi dirsegini yalamanin imkansiz oldugunu ?
Ördegin vakvaklamasinin yanki yaratmadigini ve bunu kimsenin aciklayamadigini?
Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arizalarin %23 unun, makinenin ustune oturup kendi popolarinin
Fotokopisini cekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldigini?
İdrarin zifiri karanlikta parladigini?
Eger cok siddetli hapsirirsan, kaburgalarindan birini kirabilecegini?
Hapsirmayi engellemeye calisirsan,basindaki veya boynundaki damarlardan birinin yirtilabilecegini ve olebilecegini?
Hapsirdigin sirada gozlerini acik tutmaya calisirsan, yerlerinden firlayabileceklerini?
Domuzların vücut yapilarindan dolayi hicbir zaman baslarini yukari kaldirip gokyuzune bakamadiklarini?
Dünya nüfusunun %50 sinin hic telefonla konusmadigini?
1 saat sureyle kulaklıkla birsey dinlemenin kulaktaki bakteri sayisini %700 arttirdigini?
Çakmağın kibritten önce bulunduğunu?
parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu?
Havuca rengini karoten verir.
Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
Walt Disney'in kendisi fareden korkardı! 
İnekler merdiven çıkabilir, ama inemezler!!
Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.
Hindistan`da oyun kagitlari yuvarlaktir.
Odemeli telefon konusmalarinin cogu babalar gununde ediliyor.
Ortalama bir pire, kendi buyuklugunun 150 katiyukseklige ziplayabiliyor.Bu orani tutturmak icin bir insanin yaklasik 30 metre ziplamasi gerekli.
Eger barbie gercekten yasasaydi vucut olculeri 97-72 82 cm olacakti.
insanlar vucutlarinda 300 adet kemikle doguyorlar ama yetiskin olduklarinda bu sayi 206 ya dusuyor.
Her dort amerikalidan biri mutlaka televizyonda gorunuyor.
Uyurken, televizyon seyrederken yaktigimizdan daha fazla kalori harciyoruz.
Kelebekler ayaklariyla tat alirlar.
Sarişinlarin esmerlere gore daha fazla saci vardir.
Yillara gore ortalama alindiginda , her sene esekler tarafindan oldurulen insan sayisi ucak kazalarinda olenlerin sayisindan dahafazla.
insan vucudundaki en guclu kas dildir.
Gozleri acik tutarak hapsirmak imkansizdir.
insanlar beyinlerinin sadece %10`unu kullanirlar.
Filler ziplayamayan tek memelidir.
Elektrikli sandalye bir disci tarafindan icat edilmistir.
Bir karincanin koku alma yetenegi en az bir kopeginki kadar gelismistir.
Amerikan havayollari, ucuslarda yolculara sundugu kahvaltilarda hertepsiden bir zeytini kaldirarak 1987 yilinda
40 bin dolar kar etmistir.
Yetiskin bir ayi, bir at kadar hizli kosabilir.
Atlarin insanlardan 18 tane fazla kemigi vardir.
Fareler ve atlar kusamaz.
Hapsirdiginiz zaman, kalbiniz de dahil olmak uzere butun vucut fonksiyonlariniz bir an icin durur.
Tom sawyer daktiloda yazilan ilk romandir.
Hamambocekleri yaklasik olarak 250 milyon yildir yasadiklari halde hicbir degisime ugramamislardir.
Gozlerimiz hicbir zaman buyumez. Ama burnumuz ve kulaklarimizin buyumesi asla sona ermez.
Kediler ultrason seslerini duyarlar.
Zurafalarin ses telleri yoktur.
Bir hamambocegi kafasi koptuktan sonra acliktan olmeden dokuz gun yasayabiliyor.
ingiltere`deki butun kugular kralicenin malidir.
Kutup ayilari solaktir.
Amerika`da satisa sunulan ilk cd, bruce springsteen`in "born in theusa" albumudur.
Bir karinca kendi agirliginin elli kati agirligi kaldirabilir.
Timsahlar dillerini disari cikaramazlar.
Zurafa 35 cm uzunlukta siyah bir dile sahiptir.
Yunuslar bir gozleri acik uyurlar.
Kangurular geri geri yuruyemezler.
Zebralar beyaz uzerine siyah cizgilidir.
Dunyanin bir numarali domuz ureticisi ve tuketicisi cinliler.
Bugune kadar bilinen en agir bobrek tasi 1.36 kg.
Dunyanin en hizli buyuyen bitkisi bambu, bir gunde 90 cm kadar uzuyor
18 subat 1979 yilinda sahra colune kar yagmisti.
İnsanlar yasamlari boyunca alti filin agirligina esit miktarda yiyecek tuketiyorlar.
Dunyanin en buyuk seker ihracatcisi kuba`dir.
Eskimo dilinde kar yagislarinin farklarini tarif etmek icin kullanilan yirmiden fazla sozcuk vardir.
En yakin olduklari noktada, rusya ve amerika`nin birbirlerine uzakliklari dort km `den daha azdir.
Buckingham sarayi`nda 602 oda bulunuyor.
Yeni zelanda, dunyadaki her turlu iklimin yasandigi tek ulke.
Newton, yer cekimi kanununu fark ettigi zaman 23 yasindaydi.
Dunyada insan basina dusen karinca sayisi bir milyon.
Sag elini kullanan insanlar sol elini kullananlara gore ortalama dokuzyil daha fazla yaşıyorlar.
Bir big mac hamburgerin ekmeginde ortalama 178 adet susam bulunuyor.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgilar.
Central park`ta yuzmek yasalara aykiridir.
Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir.
Pablo picasso, parasızlık cektigi genclik günlerinde yaptigi resimleri yakarak isinirdi.
Suudi arabistan`da hic irmak yoktur.
Monakonun ulusal orkestrasi ordusundan daha genis bir kadroya sahiptir.
Zurafalar yüzemez.
Ortalama olarak, amerika`da gunde uc adet cinsiyet degistirme operasyonu gerceklesmektedir.
İnsan beyninin % 80`i sudur.
Amerika`da her saat 40 kisi kanserden hayatini kaybediyor.
Bir kromozom bir genden daha buyuktur.
ileri dogru bir adim atildiginda, insan vucudundaki 54 kas calisir.
insan beyninin ortalama agirligi 1.3kg`dir.
Birinin yuzunu hatirlamak icin beynin sag tarafi kullanilir.
Ortalama bir insan hayati boyunca iki yilini telefonda konusarak harciyor.
Ortalama bir buzdaginin agirligi 20 milyon ton.
New york bir zamanlar amsterdam`di.
Virginia woolf kitaplarinin cogunu ayakta yazmistir.
Pablo picasso, parasizlik cektigi genclik gunlerinde yaptigi resimler yakarak isinirdi.
Sigirlarin dort tane midesi vardir.
Sadece bir tane kovboy filmi kadin yonetmen tarafindan cekilmistir.
Dollenmeden sonra cocugun boyu 5 milyon kat buyur...
Yetiskin bir insan gunde ortalama olarak 23 bin kez nefes alir.
Kaslari yukari kaldirmak icin 30 kasi harekete gecirmek gerekiyor.
Erkekler kadinlara gore on kat daha fazla renk koru oluyorlar.
Penguen yuzebilen ama ucamayan tek kustur.
Sineklerin bes gozu vardir.
Baykus mavi rengi gorebilen tek kustur
Bugune kadar bilinen en agir bobrek tasi 1.36 kg. 
Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuz anlamamalarını sağlıyor...
Taze kakao içinde bulunan sıvı kan plazması yerine kullanılabiliyor!!!
Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz!!
Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insanın ölmesine neden oluyor!!!
Uyurken TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız!!
Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar, sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!
Üzerinde bar kodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.
Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!
Boeing 747'nin kanatları uçakla uçmayı ilk başaran Wright Kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.
Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan salatalardan bir adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 USD kar etmiştir.
Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.
Marlboro şirketinin ilk sahibi akciğer kanserinden öldü!
Barbie'nin tam adı Barbara Millicent Roberts'dir.
Michael Jordan bir yılda Malezya'daki Nike fabrikasında çalışan tüm işçilerin toplam gelirinden daha fazla gelir kazanmaktadır.
Ördeklerin vak sesi yankı yapmaz, nedenini de kimse bilmez!! ve Kaplumbağalar kıçlarından nefes alabilirler!!

İlginç / Önemli Bilgiler #1


Az ışıkta okumak gözlere zarar vermez.
Ama gözlerinizin gereksiz yere yorulmasını istemiyorsanız aydınlık yerde okuyun.
Yanlış dereceli gözlük gözleri bozmaz.
Bilgisayarla çalışmak gözleri bozmaz sadece yorar.
Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı.
600 tane bitki cinsi et yiyendir.
(Camiraous) Yunuslarin beyni insanlarinkinden daha büyüktür.
Arılar, sivrisinekler ve diğer ses çıkaran böcekler kanatlarıyla bu sesi çıkarırlar.
insanlar ömrü boyunca 20 kilo toz yutarlar.
Shakespeare 23 Nisan ´da doğdu ve 23 Nisan ´da öldü.
Dünyada en çok kullanılan isim Muhammed ´dir.
Michael Jardan ´ın bir senede Nike reklamlarından kazandiği para, Malaysia´daki Nike fabrikasinda çalisan tüm personelin aldığı senelik maaştan daha fazladır.
Amerikalılar hergün 1.6 milyondan fazla saat trafik sıkışıklığında zaman kaybediyorlar.
Bir oyun ne önemi vardır. 1923 ´de bir oy, Adolf Hitler ´i Nazi partisinin liderliğine getirdi.
Amerika ´da sandviçlerin %50 ´si öğle yemeklerinde, %28 ´i ise akşam yemeğinde yeniliyor.
Her insan günde ortalama 2 kilo çöp üretiyor Kibrit kutusu kadar bir altın,bir tenis kortu büyüklüğüne kadar inceltilebilir.
İnsan günde ortalama 80 ile 100 saç teli döker.
Altmış yaşında, insanlar tat alma duyularının %50´sini kaybederler.
El tırnakları, ayak tırnaklarından daha hızlı büyürler.
Gülmek için 17 adeleye ihtiyaç vardır.
Surat asmak için ise 43 adeleye ihtiyaç vardır.
İnsan vücudunda 600 ´ü aşkın adele vardır.Beynin %85 ´i sudur.
İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.
Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır.
Bir insan yedi dakika içerisinde uykuya dalar. Sıcak su soğuk sudan daha ağırdır.
Mexico City her sene 25 cm. kadar batıyor.
Peru ´da hiç umumi tuvalet yoktur.
Sağ elini kullanan insanlar, sol elini kullananlara göre ortalama dokuz yıl daha fazla yaşıyorlar.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzu dolduracak kadar tükürük salgılar.
Telefonunuz 201 parçadan oluşur.
Yetişkin bir insan günde ortalama 23.000 kez nefes alır.
Amerikan halkının %49 ´u hergün kişi başına 3.3 fincan kahve içiyor.
Sarışinların esmerlere göre daha fazla saçı vardır.
İnsanlar yaşamları boyunca altı filin ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketiyorlar.
Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı beş milyon kat artıyor.
İnsan vücudu bir saniyede iki milyon kırmızı kan hücresi üretir.
Aynı parmak izi gibi, her insanın dil izide farklıdır.
Ortalama bir insan yılda 1.460 ´in üzerinde rüya görür.
Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.
Vücudumuzdaki kemiklerimizin dörtte biri ayaklarımızda bulunur.
Ampulü icat eden Thomas Edison karanlıktan korkardı.
Kürdan, Amerikalıların boğulmasına en fazla neden olan nesnedir.
İtalyan bayrağının tasarımını Napoleon Bonaparte yapmıştır.
Kağıt parçalar ilk kez Çin ´de kullanılmıştır.
Ketçap önceleri ilaç olarak kullanılıyordu.
Uzay yolculuğunda taşınacak her kilo için gerekli olan yakit miktarı 530 kg´dır.
Salatalık bir sebze değil, meyvedir.
Eski zamanlarda dinamit yapımında yerfıstığı kullanılırdı.
Dracula, tarih boyunca sinemaya en fazla uyarlanan hikayedir.
İnsanlar vücutlarinda 300 adet kemikle doğuyorlar ama yetişkin olduklarında bu sayı 206 ´ya düşüyor.
Ortalama olarak, Amerika´da günde üç adet cinsiyet değiştirme operasyonu gerçekleşmektedir.
Eskimolar buzdolaplarını yiyeceklerin donmaması için kullanırlar.
Telefonun mucidi Alexander Graham Bell, karısı ve annesiyle hiçbir zaman telefonda konuşamadı.
Çünkü ikiside doğuştan sağırdı. İnsan terinin bir santimetrekaresi 625 tane ter bezi içerir.
Hindistan ´da oyun kağıtları yuvarlaktır.
Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

Bozkurt Güvenç

2gxkBozkurt Güvenç, Türk mimar. Bir asker ailesinin çocuğu olarak 1926 yılında Samsun'da dünyaya gelen Güvenç ilk ve ortaokul yılları boyunca Anadolu’yu dolaşıp yurdun farklı yörelerini tanıma olanağını buldu. Kabataş Lisesi’nden sonra İTÜ’ye devam etti (1944-45). Mimarlık öğrenimini ABD’de tamamladı (1950). Melda Sunay ile evlendi (1952). Demokrasiye geçişi izleyen Demokrat Parti döneminin eğitim, felsefe ve yabancılaşma sorunlarıyla ilgilendi. Hacettepe Üniversitesi’nde İnsanbilim Bölümü’nü kurdu; doçent (1969), profesör (1977) ve emekli (1993) oldu. Güvenç’in yayımlanmış araştırmaları insan, kültür, eğitim ve değişim sorunlarına odaklanmaktadır.

Yayımlanmış yapıtları
  • Türkiye Demografyası (HÜ 1971)
  • Sosyal Kültürel Değişme (HÜ)
  • İnsan ve Kültür (Remzi 1991)
  • Kültür Sorunu (Remzi 1985)
  • Japon Kültürü (1992)
  • Eğitimi (1991)
  • Mantık ve Metot (AÜ 1992)
  • Üniversiteye Geçiş (ÖSYM 1992)
  • Türk Kimliği (Remzi 1992, Boyut 2008)
  • Japon Kültürü (Boyut 2010)
  • Der Andere: Der lange Weg zur türkischen Identität (Almanca, Manzara Verlag, Pfungstadt 2013)
Çevirileri
  • Erich Fromm’dan (Özgürlük Sorunu, Özgür İnsan)
  • Octavio Paz’dan (Yalnız Dolambacı, Cem)
  • Ben Ferrington’dan (Darwin Gerçeği, Çağdaş)
  • Will ve Ariel Durant’dan (Tarihten Dersler, Cem)
  • Calvin Wels’ten (İnsan ve Dünyası, Remzi)